BİTKİLERİN HER ŞEYE DÖNÜŞEBİLECEĞİNİN KANITI: SOYA

Teknolojinin gelişmesi iyi mi kötü mü? Teknolojinin hızla ilerlediği bu günlerde sık sık sorulan bi soru. Daha çok büyüklerimiz tarafından. Kimi çok karşı bu işe. İlerleyen teknolojinin bizden çok şey çaldığını düşünüyorlar çünkü. En başta zamanımızı. E tabi onların zamanında böyle yenilikler olmadığı için çağı yakalamak için ya kendilerini adapte edecekler zamana ya da çağın getirdiklerini kıymetsizleştirip kendi zamanlarında devam edecekler yaşamaya. Kimileri kendini çabucak adapte eder zamana ve o teknolojik yenilikler hayatlarının bir parçası haline gelir. Siz hangi taraftasınız bilemem ama teknolojinin sağlık alanındaki gelişmelerinin faydaları yadsınamaz bence. MR denen cihaz olmasaydı nasıl tespit edecektik beynimizdeki faaliyetleri? Ya da EMG olmasaydı sinir-kas fonksiyonlarımızı nasıl test edecektik? Ultrasonografi olmasaydı yeni doğacak bebeğinizi ilk defa nasıl görecektiniz? Bunlar gibi daha nice teknolojik cihaz var sağlık alanında kullanılan. Bugün imkanımız olan çoğu şeyi teknolojiye borçluyuz. Sadece o da değil. 20 yıl önce hayal bile edemeyeceğimiz protezler üretiliyor.. O protezler belki bir uzvunu kaybeden insanlara kaybettikleri geri veriyor. Doğru kullanılınca felçli bir insanı ayağa kaldırıyor teknoloji. Burada kilit söz bence “doğru kullanım”. Yani aslında teknoloji değil kötü olan, onu “kötü kullanan” bizler. Günümüzde dolandırıcılığın ne kadar arttığının farkındasınızdır. İşte “kötü kullanıma” iyi bir örnek. Teknolojik gelişimin iyi mi kötü mü olduğundan ziyade ne denli doğru kullanıldığına bakmak gerektiğini düşünüyorum. Son yıllarda siz de fark etmişsinizdir teknolojinin gıda sektörünü de kuşattığının. Markete gittiğinizde hiç aklınıza bile gelmeyecek ürünlerle karşılaşıyorsunuz. Bugünkü konuğum da şu sıralar farklı formlarda karşımıza çıkmaya devam eden soya fasulyesi. Kısaca soya. Bakalım bu alışık olmadığımız fasulye aslında ne?

 

Soya, ana vatanı Japonya ve Çin olan, ilk olarak bu iki ülkede yetiştirilen ancak globalleşen dünya ile birlikte şu anda pek çok ülkede yetiştirilen protein değeri yüksek bir tür fasulyedir. Soyanın unu, yemeklik yağı ve sütü yapılmış durumda hali hazırda. Bu popülerliğinde tabi ki içeriğinin etkisi büyük. C, B1, B2 ,B3 E ve K vitaminlerinin yanı sıra soya, omega-3 yağları, antioksidanlar, fotokimyasallar ve lif açısından da zengindir. Ama onu bu kadar popüler yapan sadece etkisi değil, bitkisel kaynaklı olması. Bitkisel kaynaklı olmasının bir anlamı da kolesterol içermemesi. Bir diğer anlamı da hayvansal kaynaklı ürün tüketmeyen veganlar için ve hayvansal kaynaklı ürün tüketimini azaltmayı hedefleyen reducetarianlar için iyi bir kaynak olması. Protein değerinin yüksek olduğunu söylemiştim. O yüzden sık sık kullanılan bir ürün. Yeri gelmişken şunu da söyleyeyim hiçbir bitkisel kaynaklı protein hayvansal kaynaklı bir proteinin yerini tutmaz. Tamam soya da bi protein kaynağı ama et yerine soya tüketmek gibi bir durum olamaz. Tekrar soyaya dönecek olursak soya sütü kolesterolsüz olması açısından sıkça tüketilen bir üründür. Ayrıca laktoz intoleransı olan insanlar için de tek olmasa da bir alternatiftir. Hatta öyle ki bebek mamalarında da kullanılır soya. Ama sadece primer laktoz intoleransı vakalarında önerilir. Soyanın ülkemizde pek yaygın olmayan bir diğer ürünü ise tofu. Tofu peynire benzer bir yapıdadır ve soya sütünün çökeltilmesi ile oluşur.  Çorbalarda veya salatalarda kullanılır daha çok. Çin mutfağında karşılaşabileceğiniz bir diğer yemek de edemame. Bu soya fasulyesinin taze halidir ve sadece haşlanması bir yemeğe dönüşmesi için yeterlidir.

Soyanın yağı, lesitini, yoğurdu ve hatta dondurması bile var. Burada önemli bir nokta var. Japonlar ve Çinliler soyadan bu kadar ürün yapmamışlar ve tüketmemişlerdir. Onlar sadece fermente soya ürünlerini tüketmişlerdir. Oysa biz şarküteri ürünlerini bile üretmekteyiz ve bunların çoğu fermente değildir. Soya protein izolatı yapılırken açığa çıkan ya da eklenen flor ve nitrat bileşikleri kanserojendir. Ayrıca üretim esnasında soyaya mono-sodyum-glutamat da eklenir çoğunlukla. Bahsettiğim bileşiklerin hiçbiri fermente soyada bulunmaz. Çin’de tüketimi de abartıldığı kadar çok değildir. Mesela 1999’da yapılan bir çalışmada Çinlilerin günlük 2 tatlı kaşığından az soya proteini tükettiği görülmüştür. Siz en basitinden soya ürünü alırken katkısız olmasına ve fermente edilmiş olmasına dikkat edin.